Kapat !
Haziran 2009-Bilgi Dersanesi

ADS

-

11 Haziran 2009 Perşembe

Sony Temaları - Темa Sony Ericsson için Tema



K800, K810, K790, S500, W850, W830, W580, T650

Темa Sony Ericsson

[DepositFiles] | [RapidShare] (1mb) TwitterTwitter Takip

Telsim hattı ile bedava tv izleme

RealOne Programı Olan telefonlar içindir.


MMS yazıp 7070 e Gönderin.
İki tane yapılandırma mesajı gelecek. Mesajın içinde sağlıyıcı Telsim_MMS yazan mesajı kaydedin. Diğerini KAYDETMEDEN SİLİN.


video yazıp 7070 e gönderin. Gelen mesaj ilk defa telefizyon izleyene kadar mesaj kutusunda dursun. Açmanıza gerek yok.

Sonra Menü den realone programına girin.
Şeçenekler -> Ayarlar -> Bağlantı Ayarları -> Yakın Kopya.
Yakın kopya kullan şeçeneği Hayır olacak.

Sonra geri diyip ''Şebeke Ayarları'' na girin.
''Varsayılan eriş. nok.'' seçeniğine girin. ve Telsim_MMS i seçin.
''Çevirimiçi Süresi'' seçeneği Sınırsız Olacak.

Buradan çıkarak Menü -> Servisler -> Seçenekler -> Yer İmi ekle yapın.
İsim: Video
Adres: http://217.31.233.18:8080/index.wml
Erişim Noktası: Telsim_MMS (jiostiği yana doğru çevirerek bu seçeneği bulun)
Kullanıcı Adı: (Boş Olacak)
Şifre: (Boş Olacak)

Bu bilgileri yazdıktan sonra seçennekler-> Kaydet yapın.

Sonra Video yazılı yer iminin üzerine tıklarak ücretsiz olarak televizyon izleyebilirsiniz TwitterTwitter Takip

SE W810 Flash Temaları - Tema Örnekleri



http://rapidshare.com/files/63734846...rtumu.rar.html

şifre: -BuRAk-















TwitterTwitter Takip

Cep Telefonu Temaları - Nokia 6630-6600 Hareketli TemaLar








NOKIA TEMALAR DOWNLOAD


http://rapidshare.com/files/70050761/nokia-temalar.zip

Şifresizdir

Not: N Serisine UyumLumudur Tam BiLqim Yok
TwitterTwitter Takip

Rar Programları - WinRAR 3.71 Full

WinRAR 3.71

WinRAR programı dünya üzerinde en çok tercih edilen RAR arşivleyici ve arşiv yönetim programı olarak gösterilebilir. Bilgisayar kullanıcılarının en çok tercih ettiği sıkıştırma programlarından biri olan WinRAR en çok kullanılan arşiv formatları ZIP ve RAR desteğinin yanı sıra bir çok başka formata destek sunuyor ve gelişmiş arşivleme özellikleriyle profesyonel bir yazılım olduğunu kanıtlıyor. RAR dosyaları genellikle ZIP dosyalarına göre %8′den %15′e kadar daha fazla dosya sıkıştırma özelliğine sahip. Bu durumda sıkıştırma işlemi yapacak kişilerin RAR formatını kullanmasında en temel unsurlardan biri oluyor. Program arşiv dosya isimlerinde barındırdığı unicode desteği ile İngilizce olmayan dosya isimlerini de rahatlıkla yazılım içerisinde kullanmanıza ve yaratmanıza olanak tanıyor. WinRAR desteklediği arşiv formatları RAR, ZIP, CAB, ARJ, LZH, TAR, GZ, ACE, UUE, BZ2, JAR, ISO, 7Z, Z arasından herhangi birini RAR formatına dönüştürebilme yeteneğine de sahip. Arşiv dosyalarında belirli text dosyaları ve dosyalarda arama yapma özelliği de arşivlerin içlerini karıştırırken size çok yardımcı oluyor. WinRAR’ın bazı özellikleri:Güçlü genel ve multimedya dosya sıkıştırması
RAR olmayan arşiv formatlarını işleme yeteneği
ZIP sıkıştırması ve açması
Uzun dosya ismi desteği
Programlanabilir kendi kendine açılan arşiv hazırlama (SFX)
Hasar görmüş arşivleri tamir etme
Dosya orjinalliği ve güvenilirliği doğrulama
Gömülü dosya yorum özelliği
128-bit şifreleme
32-bit ve 64-bit Intel uygulamaları için geliştirilmiş özel sıkıştırma algoritmaları
Kişiselleştirilebilir tema desteği
Hata günlüğü oluşturabilme
Bir çok arşiv içerisindeki parametreleri aynı anda işleyebilme

Son sürüm 3.71′in yayınlanmasıyla uzun süredir kullanılan 7.1 Beta versiyonu sorunsuz halde kullanıma sunulmuş bulunuyor. Özellikle internetten indirilirken yarım inen RAR arşivlerinde işlem yapma konusunda geliştirmelerin bulunduğu WinRAR’da bir çok hata düzeltilmiş durumdadır.

İndirmek için:
http://rapidshare.com/files/71551439...urkce_Full.rar TwitterTwitter Takip

Veri Kurtarma - Easy Recovery Professional V.6.0 Full

Alanında en iyi veri kurtarma programıdır. Denemekle birşey kaybetmezsiniz neticede 500$ değerinde olan bir programdır.
27.49mb

Güle Güle kullanın...



EasyRecovery Professional v. 6.0
Release date: 05/22/2002 New Release
Author: Kroll Ontrack
License: Shareware Price: $499.00 US
Expiration: Based on 0 days
Operating System: Windows 95,98,ME,NT3,2k
Requirements: DOS, Windows 3.x, 95, 98, Me, NT, 2000 or XP
Download size: 32051 kilobytes Install support: Install and Uninstall

silinen programları,flimleri-word, paintgibi belgelerinizi,silinen resimlerininzi muzıklerınızı...daha birçok dosyanızı kurtarabilirisiniz...şimdiden kolay gelsın..

http://rapidshare.com/files/82881322..._AkrepKral.rar

rar pass : AkrepKral TwitterTwitter Takip

İnternet iNDİRME pROGRAMI - İnternet Download Manager 5.12 FULL

Buyrun arkadaşlar.. En iyi indirme yöneticisi artık ellerinizin altında.. İçerisinde bulunan fix dosyası ile full sürüm olarak kullanabilirsiniz..

Diğer sürümlerden farklı olarak hız limiti belirleme özelliği de eklenmiş bu sürümde..

http://rapidshare.com/files/79839109...ager_5.12_.rar

Virüs Trojan ve benzeri şeyler yoktur.. TwitterTwitter Takip

MalaWi ciKlet baLık çeŞitleri hakkıNda biLgiler..

En çok bilinen çeşitleri biraz tanıyalım....


* SARI PRENSES


erkek sarı prenses



dişi sarı prenses(yumurtalı)



* Bu balık hakkında genel bilgi

Latin Adı Labidochromis caeruleus
Anavatanı Afrika'nın Malawi Gölü'nün kayalık kıyıları
Balığın Boyu (max.) Dişilerde 8-12cm,Erkeklerde 16cm
Balığın Besleniş şekli Bitkisel ve hayvansal besinler
Balığın Üremesi Yavrularını ağızda kuluçka yaparlar.
Balığın Davranışı Kendi türlerine orta derece agresif.Karma akvaryumlar için uygun.
Akvaryum Suyu 7-8.5 ph > 25-27 °C
Akvaryum Boyu En küçük 80cm.
Bakımı Biraz tecrübe gerektirir.
Malawi Çiklitleri içinde en fazla ün yapmış balıklardan biridir. Yavrularının erken dönemde renklenmesi, hem dişi hem de erkeğin renkli olması nedeniyle çok ilgi görür. Cinsiyet ayrımı zor değildir ancak birkaç yanıltıcı durum vardır. Normalde erkeklerde hem sırt hem de alt yüzgeçlerde parlak siyah çizgili bantlar varken dişilerde alttaki bant soluktur. Beslenme, alan kavgası veya yeni balıkla karşılaşma anlarında dişiler de geçici olarak erkek gibi görünebilir. Bu durum kalıcı değildir. Dişilerin karın kısmı erkeklere oranla soluktur ve beyaza dönüktür. Eşleşme dönemlerinde özellikle erkek balıkların yüzlerin kararması normal bir durumdur. Pseudotropheus zebra ile melezlenen sarı prenseslerde siyah çizgiler yokolmuştur. Malesef pek çok çiklitte olduğu gibi bu balıkta da türün saflığı giderek yokolmaktadır.
Aşırı hayvansal proteinle beslenen balıklarda siyah lekeler artar ve renkler canlılığını yitirir. Sarı prenselerde en güzel renkleri elde edebilmek için bitkisel yemleme yapılmalıdır. Karotenoidlerden zengin yemlerin kullanımı ile turuncuya dönük renk elde edilir. Ağızda kuluçka yapan türlere özgü özelliklerin hepsi sarı prensesler için de geçerlidir. Yavrularına bağlıdırlar, yumurtalar nadiren yutulur. Malavi türlerine ilgi duyan ancak yer sıkıntısı yaşayanlar sarı prensesi tercih edebilirler.

* YUNUS CİKLET

Erkek yunus



Dişi yunus



* Bu balık hakkında genel bilgi

Latin Adı Cyrtocara moorii
Anavatanı Afrika'nın Malawi Gölü'nün kumluk bölgeleri
Balığın Boyu (max.) Dişilerde 17cm,Erkeklerde 20cm
Balığın Besleniş şekli Bitkisel ve hayvansal besinler
Balığın Üremesi Ağızda kuluçka.20-90 yumurta
Balığın Davranışı Sakin.Bazı durumlarda agresif.
Akvaryum Suyu ph 7 > 24-26 °C
Akvaryum Boyu En az 100cm
Bakımı Tecrübeliler için
Yunuslar, Malawi Gölünde nadir bulunan bir türdür ve çok geniş bir dağılım alanı olmamasına rağmen çoğu ihracatçılar bu balığı ihrac etmek için LUMBAULO ve MALOMBE'ye gelir,bu balık ilk olarak1968 yılında ihracat ortamına girmiştir. Şimdi ise yunuslar, akvaryum hobisinin tanınan bir türü haline gelmiştir. Yunuslar mikro-yırtıcı hayvan olarak sınıflandılırır ve genelde sakin bir tavır içerisindedirler, doğal ortamında bu balıklar çok değişik bir beslenme adaptastonu gösterirler. Fossorochromis rostratus, Mylochromis lateristriga, Taeniolethrinops praeorbitalis vs.. gibi türler ile aynı şekilde beslendikleri bilinir. Doğal ortamında, kumu kazarak yakaladıkları ufak böcekler veorganizmalarla beslenirler, tabi ki bu yunusların göldeki avlanma biçimidir, bizlerin yunus cichlileri akvaryum ortamında cichlid türleri için üretilmiş özel yemler ile beslememiz mümkündür.

* AHLİ CİKLET

Erkek ahli



dişi ahli



* Bu balık hakkında genel bilgi

Latin Adı Sciaenochromis ahli
Anavatanı Afrika'nın Malawi Gölü'nün derin kayalık kısımları
Balığın Boyu (max.) Dişilerde 15cm,Erkeklerde 18-20cm
Balığın Besleniş şekli Bitkisel ve hayvansal besinler
Balığın Üremesi Ağızda yumurtalarını kuluçkaya yatırır.
Balığın Davranışı Kendi renginde bulunan malawi türlerine karşı saldırgan.
Akvaryum Suyu 7.5-8.5 ph > 24-26 °C
Akvaryum Boyu En küçük 100cm.
Bakımı Tecrübe gerektirir.
Çok asil bir balık.Renkleri olsun duruşu olsun gerçekten ahli türü ender türlerden.Biraz agresifliği var ancak büyük tanklarda uygun balık seçimiyle bunun atlatılacağını düşünüyorum.Erkeklerin biraz daha koyu renkte oluyorlar ama güzel balıklardır...

* İCEMAN

üstteki erkek iceman alttaki dişi iceman



Latin Adı Pseudotropheus Acei
Anavatanı Malawi Gölü kumluk kesimleri
Balığın Boyu (max.) 13cm
Balığın Besleniş şekli Bitkisel ve hayvansal besinler
Balığın Üremesi Ağızda kuluçka 20-28 gün arası.
Balığın Davranışı Orta derece agresif
Akvaryum Suyu 24-26°C
Akvaryum Boyu En az 80cm
Bakımı Biraz tecrübe gerektirir.
Iceman akvaryumunuzun her bölgesinde gezebilecek bir balık türüdür.Mbuna türlerinin arasında en hareketlileridir.Bitkisel ağırlıklı beslenmelidir.Sarı prenses,yunusla birlikte besleyebilirsiniz.Bakımını iyi yaparsanız çok yavru alabilirsiniz...

* Beyaz prenses

erkek beyaz prenses



dişi beyaz prenses(ağzı yavrulu)






* Bu balık hakkında genel bilgi

Latin Adı Pseudotropheus Socolofi Albino
Anavatanı Malawi Gölünün kayalık kesimleri
Balığın Boyu (max.) 15cm
Balığın Besleniş şekli Bitkisel ve hayvansal besinler
Balığın Üremesi Ağızda kuluçka yapar
Balığın Davranışı saldırgan
Akvaryum Suyu 24-26°C
Akvaryum Boyu 150cm
Bakımı Biraz tecrübe gerektirir.
Bu balık malawilerin en hırçın balıklarındandır ve akvaryumda diğer cinslerle anlaşamayacak bi türdür , 1 erkeğe min. 4 dişi gerektirir yoksa dişiler zarar görür ölümle sonuçlanabilir.

* ŞEKER PEMBE - PİNK SUGAR CİKLET

erkek pinksugar(kırmızı-pembe karışımı olan fosforlu balık)

This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 800x600.


dişi pink sugar ciklet (kendi dişim ağzı yumurtalı)

This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 800x600.


* Bu balık hakkında genel bilgi

Latin Adı latince adı yok pink sugar
Anavatanı Akvaryumda üretilmiştir.Anavatanı yoktur.
Balığın Boyu (max.) max 15cm.
Balığın Besleniş şekli Bitkisel ve hayvansal besinler
Balığın Üremesi Ağızda kuluçka yapar.
Balığın Davranışı Uysal Karma akvaryumlar için uygun
Akvaryum Suyu 25-26°C
Akvaryum Boyu 100lt min.
Bakımı Tecrübe gerektirir.
Çok güzel renklere sahip bi türdür ve diğer türlerle uyumlu yaşar kolay yavru alınır ve büyür . erkekleri fosforlu dişileri krem renge yakın olur.

* Yaşayan kaya




* Bu balık hakkında genel bilgi


Latin Adı Nimbochromis livingstonii
Anavatanı Malawi Gölünün çamurlu sığ bölgeleri
Balığın Boyu (max.) 24-cm
Balığın Besleniş şekli Bitkisel ve hayvansal besinler
Balığın Üremesi Ağızda yumurtayı kuluçka yaparlar
Balığın Davranışı Sert
Akvaryum Suyu 25-28°C
Akvaryum Boyu En az 60cm
Bakımı Biraz tecrübe gerektirir
Yaşayan kaya,malawiler arasında en sert balıklardan biridir...Özellikle küçük akvaryumlarda yanlarına başka tür koymayın.Küçükken pek bi rahatsızlıkları yok ama büyüyünce sertliklerini gösteriyorlar.Yemleri çabuk yer.Hızlı gelişir.Hareketlidir.

* Kadango Cichlid

erkek kadanga




dişi kadanga



* Bu balık hakkında genel bilgi

Latin Adı Copadichromis borleyi
Anavatanı Malawi gölünün kayalık kısımları
Balığın Boyu (max.) 20-24 cm.
Balığın Besleniş şekli Bitkisel ve hayvansal besinler
Balığın Üremesi Dişiler yaklaşık 10-80 adet yumurtayı bir kuluçka yapar.
Balığın Davranışı Orta derece agresif
Akvaryum Suyu 25-26°C
Akvaryum Boyu En az 200lt.
Bakımı Biraz tecrübe gerektirir
Hastalıklara karşı dayanıklı bir türdür.İyi bir bakımla 5-10 sene ve 20cm'ye kadar ulaşabilirler.Üreme dönemlerinde erkekler agresifleşebilir.Bu yüzden akvaryumda dört dişinin olması idealdir.

* mavi prenses ciklet

erkek mavi prenses



dişi mavi prenses




* Bu balık hakkında genel bilgi

Latin Adı Pseudotropheus socolofi
Anavatanı Malawi Gölü'nün kayalık bölgeleri
Balığın Boyu (max.) 15-20cm
Balığın Besleniş şekli Bitkisel ve hayvansal besinler
Balığın Üremesi Ağızda kuluçka..
Balığın Davranışı Orta derece agresif
Akvaryum Suyu 25-26 °C
Akvaryum Boyu En az 80cm
Bakımı Biraz tecrübe gerektirir..
Mavi prenses ülkemizde akvaryumlarda sık görülen bir tür değildir…Ama fiyatı da frontosalar gibi yüksek değildir..Sarı prenses besleyenlere biraz değişik gelebilir..Bu tür aynı cins değildir sarı prensesle…Akvaryumunuzda kayalar olması son derece balığın yararına olacaktır..Oyun oynamayı seven türdür…

* kenyi ciklet


soldaki erkek , sağdaki dişi



* Bu balık hakkında genel bilgi

Latin Adı Maylandia lombardoi
Anavatanı Malawi Gölü,derin kayalık bölgeler
Balığın Boyu (max.) max 15cm.
Balığın Besleniş şekli Otçul
Balığın Üremesi Ağızda kuluçka.
Balığın Davranışı Çok agresif
Akvaryum Suyu 24-26°C
Akvaryum Boyu min. 200lt
Bakımı Tecrübe gerektirir
Gerçektende renkleri çok hoş güzel balıklardır.Ancak o kadar agresiflerdir ki akvaryumunuzda tat tuz hiçbirşey bırakmazlar.Bu yüzden alınıcaksa bile 200ltnin üstünde bir akvaryum ve bol kayalık bir dekor olması gerekir.Dişiler ve yavruları açık mavi renktedirler.Hareketlidirler. ...
Bu balıklar malawi türlerinin bilinen türleridir ya bilinmeyenleri.. kimbilir nasıl güzeller

Benim amacım bilenlerle ve bilmeyenlerle paylaşım içinde bulunmak ve sitemize renk katmaktır. ilginize teşekkür ederim , sağlıklı balıklar.. TwitterTwitter Takip

Hayvanlar neden kış uykusuna yatarlar?

Tüm canlılar, ortam koşullarındaki güçlüklerle baş edebilmek için çeşitli uyumlar sergiliyorlar. Mevsimsel sıcaklık değişimleriyle birlikte, yaşamı tehdit edebilecek ölçüdeki sıcaklıklardan korunabilmek ve gerekli enerjiyi karşılayabilecek miktarda besin bulabilmek gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Çoğu canlı, bu güçlüklerin üstesinden gelebilmek için son derece mantıklı bir yola başvuruyor: metabolizmalarını düşürerek bir tür “uyku” haline giriyorlar ve enerji gereksinimlerini en aza indiriyorlar.
Metabolizmanın son derece yavaşlatıldığı, dolayısıyla vücut sıcaklığının düştüğü ve kalp atım hızının azaldığı durgunluk dönemlerine “torpor” adı veriliyor. Bazı hayvanlar, gün içinde de bu tarz periyodik durgunluk dönemlerine girebiliyorlar (günlük torpor). Mevsimlik uykular olarak bilinen kış uykusu (hibernasyon) ve yaz uykusu (estivasyon) ise, birbirini belirli bir düzen içerisinde takip eden torpor evrelerinden meydana geliyor. Her iki olayda da vücut sıcaklığı değişimleri benzer bir modeli izliyor. Vücut sıcaklığı yavaş yavaş düşüyor ve her torporda ulaşılan minimum vücut sıcaklığı daha da azalıyor. Belirli aralıklarla, yuvaya depolanan besinleri yemek ve boşaltım yapmak için kısa uyanışlar görülüyor. Bu uyanışları yapabilmek için de vücut sıcaklığı yükseltiliyor. Kış mevsiminin ortalarına geldikçe ara uyanışlar gittikçe seyreliyor, torporda kalış süresi artıyor ve ilkbahar yaklaşmaya başladığında da torpor süreleri kısalıyor ve hayvan daha uzun sürelerle uyanık kalıyor. Gerçek hibernasyon görülen canlıların tamamında bu model geçerli. Ayılarda görülen kış uykusuysa, birbirini takip eden torpor döngülerinden oluşmadığı ve vücut sıcaklığı da çok az düştüğü için, bu evrensel modele uymuyor ve gerçek bir hibernasyon olarak kabul edilmiyor.
Vücut sıcaklığı ortam sıcaklığına bağımlı olan (soğuk kanlı) hayvanlarda da evrensel hibernasyon modeli görülmüyor. Ortam sıcaklığı çok yükseldiği ya da çok düştüğünde, bu canlılar korunaklı yerlere girerek, durgun (dormant) bir evreye çekiliyorlar. Kış boyunca bir çoğu, onlarcası bir arada olmak üzere, belirli bölgelerde toplanarak kış uykusuna giriyorlar ve bu sayede ısı kaybının çok fazla olmasını engelliyorlar. Sucul hayvanlarsa, su içindeki korunaklı yerlere ya da dip çamurunun içine saklanarak kış koşullarını atlatabiliyorlar. Soğuk su oksijen bakımından daha zengin olduğu için, derileri ya da solungaçları yardımıyla rahatlıkla solunum yapabiliyorlar. Kurbağalardaysa tam anlamıyla bir “donma” gerçekleşiyor. Donma etkisiyle vücut boşluklarında ve deri altında oluşan sıvı kristalleri nedeniyle ölmelerini engelleyen şeyse, yaşamsal organlarında çok yüksek oranda glikoz bulunması. Bu sayede, metabolik olayları tamamen duran bir kurbağa, ortam sıcaklığı yükseldiğinde “çözülerek”, hiçbir şey olmamış gibi normal yaşamına geri dönebiliyor.

Hibernasyon için evrensel model. Hibernasyona giriş evresinde torpor süreleri
daha kısa ve vücut sıcaklıklarında görülen düşüş daha azken,
toplam sürecin ortalarına doğru vücut sıcaklıkları 2°C’ye kadar düşüş gösteriyor
ve torporda kalış süresi de uzuyor. Hibernasyondan çıkış,
başlangıçtakine benzer şekilde kısa süreli torporlar ve
her torporda artan vücut sıcaklıklarıyla karakterize.

Hibernasyon sürecini yaşayan hayvanların uyku modelleri birbirinden farklılık gösteriyor. İlk göze çarpan farklılık, torpor derinlikleri. Kural olarak, vücut sıcaklığı ne kadar düşürülüyorsa, torpor da o kadar derin oluyor. Çünkü ara uyanışa geçildiğinde, vücut sıcaklığının normal seviyeye çıkarılması gerekiyor ve çok düşük sıcaklıklardan normal vücut sıcaklığına erişmek de doğal olarak daha uzun sürüyor. Bu nedenle, sincaplar ve diğer küçük kemirgenler çok daha derin torporlara giriyorlar ve rahatsız etmeden elinize aldığınızda bile bundan etkilenmiyorlar. Ancak, kış uykusundaki bir ayı, bu süre boyunca vücut sıcaklığını çok az düşürdüğü için, inine girildiğinde kısa bir süre içinde uyanabiliyor.
Bazı hayvanlarsa, bütün kışı hibernasyonda geçirmek yerine, yalnızca çok soğuk dönemlerde metabolizmalarını yavaşlatarak, enerji gereksinimlerini vücutlarında depoladıkları yağlardan karşılamayı yeğliyorlar. Sıcaklıklar çok az da olsa yükseldiğindeyse, yeniden dışarı çıkıyorlar ve besin aramaya devam ediyorlar. Ancak, ne şekilde olursa olsun, kışı yavaşlatılmış bir metabolizmayla geçirecek olan hayvanların tamamında, besin azlığına karşı belirli hazırlıklar yapılıyor. Bir kısmı ara uyanış dönemlerinde tüketebilecekleri besinleri yuvalarına depolarken, bir kısmı da karbonhidratça zengin besinlere ağırlık vererek vücutlarında bolca yağ topluyor. Kış uykusuna yatan canlılar, normal beyaz yağ dokunun yanında, insanlarda yalnızca bebeklik döneminde görülen kahverengi yağ doku da oluşturuyorlar. Özellikle beyin ve kalp gibi yaşamsal organların çevresinde oluşturulan bu özel yağ doku, kış uykusundan çıkış zamanı geldiğinde, bu organların hızlı bir biçimde ısıtılmasını sağlıyor. Bazı hayvanlar, ara uyanışları sırasında sınırlı olarak güneşten gelen ısıyı da kullanabiliyorlar.
En iri cüsseli kış uykucuları olarak bilinen ayılar, 5 ay ya da daha uzun bir süre boyunca hiç uyanmadan, dolayısıyla da yemeden, içmeden, boşaltım yapmadan ve de hareket etmeden kış uykusunda kalabiliyorlar. Enerji kaynağı olarak yalnızca beyaz yağ dokuyu kullanmaları nedeniyle vücut proteinlerini yıkmıyorlar ve bu sayede de vücutlarında üre birikmiyor. Bu kadar uzun süre hareketsiz kalmalarına karşın kemik ve kas erimesi gibi sorunlar yaşamamaları, tıp alanında çalışan araştırmacılar için ilgi çekici.
Besin yelpazelerinde çeşitli meyveler, hemen her türlü kabuklu yemiş, çiçekler, kökler, yapraklar, hatta küçük kuşlar ve memeliler bile bulunan ayılar, yaz aylarının sonlarına doğru karbonhidrat bakımından zengin besinlere ağırlık vererek kilo almaya başlıyorlar. Sonbahar aylarının gelmesiyle birlikte de, yapraklar, ince dallar ve benzeri bitkisel maddeleri taşıdıkları yuvalarında, kış uykusunu geçirecekleri yeri hazırlamaya başlıyorlar. Bu hazırlıklar tamamlandığında ayı da inine giriyor ve metabolik etkinlikleri düşüyor. Kış uykusu boyunca, vücut sıcaklıklarını 30-31 C derece civarında tutabilen ayıların aksine, yer sincapları ve yedi uyurlar gibi küçük kemirgenlerde vücut sıcaklığı 3-4 C dereceye kadar düşebiliyor. Bu nedenle bu sevimli canlılar, ara uyanışlar yaparak vücut sıcaklıklarını yükseltmek, depoladıkları besinleri yemek ve boşaltım yapmak zorundalar. Ayılar, yüzey alanı/kütle oranlarının düşük oluşu sayesinde vücut sıcaklıklarını çok daha rahat koruyabiliyorlar. Vücutlarını yüksek sıcaklıklarda tutabilmeleri, tehlike anlarında kendilerini korumalarına yetecek hızda uyanabilmelerini de sağlıyor.
Kutup ayılarındaysa, yalnızca gebe olan dişiler kış uykusuna giriyorlar ve hatta kış uykusu sırasında dünyaya gelen yavrularını emziriyorlar. Ancak, kutup ayısının bir özelliği daha var: bütün bir kış boyunca aralıksız uyuyan akrabalarının aksine, yalnızca ortamda besin az olduğunda kış uykusuna girip, besin bollaştığında da kış uykusundan kontrollü olarak çıkabilmek.

Biz de Kış Uykusuna Girebilecek miyiz?
Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi’nde yapılan çalışmada, Mark Roth ve çalışma arkadaşları, hibernasyon davranışı olmayan bir memeliyi hibernasyona sokmayı başardılar. Ortamdaki oksijen miktarı solunuma yetmeyecek kadar az, ancak metabolik etkinliklerin devam edebileceği kadar yüksek olduğunda, hücreler normal etkinliklerine devam etmek istiyorlar ve kısa bir süre sonra yapısal ya da işlevsel hasara uğruyorlar. Roth ve ekibiyse, oksijeni bir anda çok düşük seviyeye çekerek, hücreler kendilerine zarar vermeden metabolik etkinliği sıfıra indirdiler. Yüksek dozlarda ölümcül etki gösterebilen hidrojen sülfit gazının etkisi altında, farelerin vücut sıcaklıkları 20 C kadar azaldı, solunum hızları dakikada 120’den 10’un altına düştü ve 6 saatlik başarılı bir metabolik durgunluk sonrasında oksijenle karşı karşıya bırakıldıklarında, hiçbir yan etki görülmeksizin normale döndüler.
Kuzey Carolina Üniversitesi araştırmacılarından Matthew Andrews de, hibernasyonun başrol oyuncuları gibi görünen iki geni tanımlamayı başardı. PL ve PDK-4 olarak adlandırılan bu genlerden ilki, karbonhidrat metabolizmasını durdurarak, vücutta depolanan glikozun beyin ve merkezi sinir sistemi tarafından kullanılmak üzere ayrılmasını sağlıyor. Diğer gen de, depolanan yağ asitlerini yıkarak kullanılabilir yağlara çevirebilen bir enzimin üretimini kontrol ediyor. Araştırmacılar, bu iki genin insan vücudunda da benzer şekilde davrandığını ortaya koydular. Örneğin, görevi glikozu saklamak olan PDK-4 geni, bizim vücudumuzda uzun süreli açlık halinde tetikleniyor. Şimdiyse, bu genetik süreci hangi mekanizmaların başlatıyor olabileceği konusundaki araştırmalar devam ediyor. Şüphelilerden biri, üretimi günlük güneş ışığı etkisi altında olan melatonin. Ayrıca, hibernasyon süresince vücuttaki yağ kaybından sorumlu genlerin tanımlanması durumunda, bu veriler kilo sorunu yaşayan hastaların tedavisinde de kullanılabilecek.
Kalp krizi, felç ve benzer travma hallerinde hasarlı dokunun iyileşmesi, bu dokulara ulaşan oksijen miktarının yüksek olmasıyla doğru orantılı. Dolayısıyla, vücudun toplam oksijen gereksiniminin azaltılması, bu gibi durumlarda oksijenin doğrudan hasarlı dokuya ulaşmasını ve iyileşme sürecinin de hızlanmasını sağlıyor. Bu nedenle, farelerde görülen bu durum, söz konusu hastalıkların tedavisi için son derece umut verici. Hibernasyon teknolojisinin kullanım alanlarından birisi de organ nakli olacak. Nakil için bekletilen organlar, derin bir “uykuya” sokularak, güvenli bir şekilde korunabilecek.
Bir diğer düşünce de, uzun süreli uzay yolculuklarına gönderilecek insanların uzun süreli torpora sokularak, yaşlanma etkilerinden ve bu yolculukların fizyolojik stresinden uzak tutulabileceği. Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ve ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), şimdilerde bu konuda hararetli çalışmalar yürütüyor. Geçtiğimiz yıl içerisinde yapılan bir çalışma sonucunda hibernasyona girdiği keşfedilen ilk primat olan Madagaskar tombul kuyruklu cüce lemuru (Cheirogaleus medius), bu çalışmalara büyük umut ve hız kazandırdı.
Kim bilir, filmlerde izlediğimiz bilim kurgu senaryolarının gerçek olması için, hayvanlar belki de bize sandığımızdan çok daha fazla sır verebilir..

Böcekler kışın nereye kayboluyor?
Böceklerin büyük bir çoğunluğunda, kış aylarında “diyapoz” adı verilen bir durgunluk dönemi görülüyor. Bu süreçte büyüme ve gelişme tamamen duraklıyor, böceğin vücut sıcaklığı düşüyor, kalp atım ve solunum hızı da yavaşlıyor. Başkalaşım geçiren bazı böceklerse, kış aylarını kurtçuk şeklindeki larvalar ya da pupalar olarak geçirmeyi yeğliyorlar. Bazı böcek türleri kışın başında yumurta bırakarak ölüyorlar ve yumurtalar bir sonraki ilkbaharda açılıyor. Bazı küçük böcekler, bakteriler ya da cıvık mantarlar da, kış mevsimini bitkilerin belirli bölgelerinde oluşturdukları “gal” adı verilen koruyucu yapılar içinde geçiriyorlar.

Yazın Uyuyanlar...
Yalnızca kışın değil, yazın da durgunluğa çekilen canlılar var. Amaç yine aynı: besin azlığında enerjiyi tutumlu kullanabilmek. Özellikle uzun ve kurak mevsimlerin yaşandığı tropik bölgelerde yaşayan bazı hayvanlar, “estivasyon” olarak bilinen yaz uykusuna giriyorlar. Estivasyonun seyri, hibernasyon ile büyük benzerlik gösteriyor. Ancak, hayvanın uyku sürecinde ulaştığı en düşük vücut sıcaklığı, metabolizma hızı ve torpor evrelerinin süreleri, kış uykusundan biraz daha farklı. İki kurbağa türüyse (Ceratophrys ornata ve Pyxicephalus adspersus), bu uyku hali sırasında su kaybını en aza indirebilmek için oldukça ilginç bir değişim geçiriyorlar. Kurak mevsimin başlamasıyla birlikte kendilerini toprağa gömen bu kurbağalar, derilerinin bir kısmını dökerek, burun delikleri dışında tüm vücutlarını saran bir koza oluşturuyorlar ve yaz mevsimini, yalnızca nefes alıp verebilen birer mumya halinde geçiriyorlar. Hem yazın hem de kışın torpora giren hayvanlar da var. Ülkemizde de yayılış gösteren yedi uyurların Avrupa’da yaşayan populasyonlarıyla yapılan bir çalışma, bu türün yıl içinde farklı zaman aralıklarında günlük torpor, hibernasyon ve estivasyona girdiğini gösteriyor.

Ülkemizde Yapılan Çalışmalar



Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü araştırma görevlilerinden H. Mutlu Kart Gür, 1998 yılından beri hibernasyon ekolojisi ve memelilerde termoregülasyon (ısıl düzenleme) konularında çalışıyor. Yüksek lisans tezini de hibernasyon konusunda hazırlayan Gür, 2002-2003 yılları arasında Almanya’da DAAD bursiyeri olarak Phillips Üniversitesi Hayvan Fizyolojisi bölümünde, Sibirya hamsterinde çevresel sıcaklığın günlük torpor üzerine etkisi konusunda doktora öncesi çalışmasını tamamladı.
Şu anda üzerinde çalıştığı projede de, ülkemizde ilk kez veri kaydediciler yardımıyla hibernasyon boyunca değişen vücut sıcaklığının modelini çıkarmayı başaran Gür, konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı.

Neden yalnızca bazı memeli türleri hibernasyona giriyor?
Endotermik hayvanlar sahip oldukları enerjinin büyük bir kısmını, vücut sıcaklıklarını belirli sınırlar içinde sabit tutmak için harcar. Hibernasyona giren memeli hayvanlar, vücut sıcaklığını ve buna paralel olarak metabolizmayı azaltarak, sahip oldukları enerjiyi korumaya çalışır. Hibernasyona girmeyen memelilerin ısı kaybını dengelemek üzere geliştirdiği başka stratejiler vardır. Yüzey alanı/hacim oranı, büyük vücutlu memelilerde küçük memelilerinkinden daha düşük olduğu için büyük memeliler düşük sıcaklıkları daha rahat tolere ederler. Diğer taraftan, büyük memeliler yağlanma, post kalınlığını ve veya yoğunluğunu artırma ile izolasyonunu artırabilir. Arktik tilki metabolizmasını arttırmaksızın - 40oC’ye kadar hayatta kalabilir.
Hibernasyona girmeyen küçük memeliler, yağlanma ve post kalınlığındaki artışı, çok etkin şekilde kullanamazlar. Bazal metabolizmayı attırarak, dolayısıyla daha fazla ısı üretmek yoluyla vücutlarından ısı kaybını dengeleyebilirler. Ancak, metabolizmadaki artış devamlı şekilde enerji girdisi gerektirir. Diyetleri buna olanak tanıyan hayvanlar mesela sivri burunlu fareler kış aylarında bazal metabolizmayı arttırabilirler. Kış koşullarına uyumda en etkin kullanılan ısı üretim şekillerinden biri titremeye bağlı olmayan ısı üretimidir. Bu ısı üretiminin yeri kahverengi yağ dokudur. Bu dokuda bulunan termogenin adlı protein, oksidasyon enerjisinin ATP şeklinde depolanmadan ısı şeklinde açığa çıkmasını sağlar.
Hayvanların fizyolojileri dışında bazı davranışsal özellikleri de yine vücuttan ısı kaybını önlemeye veya azaltmaya yöneliktir. Kış aylarında yaşanan enerji krizi, besin kaynaklarını değerli hale getirdiği için bazı hayvanlarda kış teritoryalitesi görülebilir. Uygun termal özellikteki beslenme alanlarının seçimi, ısı kaybını azaltan davranışlardan biridir. Mesela, orman sivri burunlu faresi yaprak tabakası altındaki toprak katmanını beslenme alanı olarak kullanır. Detaylı yuva yapımı, bir araya kümelenme davranışları da yine vücut sıcaklığını korumaya yönelik davranışlardır. Paradoks gibi görünmekle birlikte bazı hayvanlar vücut ağırlığını azaltarak toplamda ihtiyaç duyduğu enerji miktarını azaltır.
Benim yurt dışında üzerinde çalıştığım Sibirya hamsterleri (Phodopus sungorus) belli bir süre kısa gün koşullarına maruz kalmanın ardından vücut ağırlığını azaltır. Yine gün ışığı bilgisiyle kahverengi yağ dokunun termojenik kapasitesini, diğer bir deyişle titremeye bağlı olmayan ısı üretim kapasitesini arttırır.

Hibernasyondan aniden çıkan bir hayvanda, ne gibi fizyolojik değişimler gözleniyor?
Gerçek hibernatörlerde, derin uyku halinde vücut sıcaklığı 3-4 C’ye kadar düşebiliyor. Ara uyanışlar ve son uyanış sırasında vücut sıcaklığının bu düşük düzeyden eski yüksek seviyesine (36-37oC) ulaştırılması belirli bir zaman alıyor. Vücut büyüklüğü ve çevresel sıcaklık hayvanın ne kadar zamanda ısınacağını belirleyen faktörler arasında. Anadolu yer sincabı için konuşacak olursak, ara uyanış sırasında ilk önce vücudunun osilasyonlar yaptığını görürsünüz. Uyarılan kahverengi yağ dokudan açığa çıkan ısı ile vücut belirli bir düzeye kadar ısıtılır. Daha sonra hayvan titremeye başlar. Kalp atımları ve solunum hızı yükselir. Bu süre zarfında elinize alırsanız, vücut sıcaklığı düşük olmasına rağmen, strese bağlı idrar yapma gözleyebilirsiniz. Ancak, sizi ısırabilecek kadar kendinde değildir. Ara uyanışı tamamladığında vücut sıcaklığı, metabolizması, kalp atım hızı, solunum hızı eski normal düzeyine yükselmiştir. Aktiftir, ancak kafesin bir köşesine kıvrılarak uykuya geçer. Zaten uykudan çıkmamış mıydı diyebilirsiniz. Ancak hibernasyondaki memelilerden alınan EEG kayıtları, bu hayvanların uyumadığını, aksine uykusuzluk çektiğini göstermektedir. Zaten enerji maliyeti yüksek ara uyanışların uyumsal değerini açıklamak için ileri sürülen hipotezlerden biri de uyku açlığının giderilmesi için hayvanların ara uyanışlar yaptığıdır. Yani dilimize ‘’kış uykusu’’ olarak geçen hibernasyon, sanıldığının aksine bir uyku dönemi değildir.
Hibernasyondaki bir hayvan, her ara uyanışta enerji depolarının bir bölümünü tüketir. Hibernasyondan başarılı şekilde çıkabilmek için de, bu enerji deposunu idareli şekilde kullanmak zorundadır. Bu nedenle, hibernasyondaki bir hayvanı uyandırmaya çalışmak, ya da uyanmasına neden olacak bir rahatsızlık vermek son derece risklidir.

Bir hayvanın hibernasyondayken donarak ölmesi mümkün mü?
Endotermik hayvanların beyinlerinde vücut sıcaklığının kontrolünden sorumlu olan (termoregülatör) merkezler bulunuyor ve bu merkezler hibernasyon süresince aktif kalıyor. Toprak sıcaklığında tehlikeli bir düşüş söz konusu olduğunda, bu merkezler hemen bir alarm cevabı oluşturarak hayvanın ya vücut sıcaklığını bir miktar yükseltmesine ya da tamamen torpordan çıkmasına neden oluyor. Bazı durumlarda hayvanın kış uykusu için biriktirdiği yağ rezervleri yetersiz kalıyor. Bu durumda kış uykusunu sonlandıramadan ölebiliyor.

Hibernasyon çalışmalarında karşılaşılan zorluklar neler?
Kontrollü hibernasyon çalışmalarının yürütülmesi için, öncelikle uygun ve kontrollü koşullara sahip bir mekan gerekli. Deney hayvanları için hazırlanan normal laboratuvarlarda bu çalışmaları yürütmeniz mümkün değil. Çünkü kış boyunca 4-5 C sıcaklıkta, sürekli karanlık veya kısa gün koşullarında tutmanız gerekiyor. Bu mekan, ayak altı, sık sık insanların girip çıktığı bir yerde olmamalı. Mutlaka gürültüden uzak olmalı. Gürültülü ortamlarda, kış uykusunun ritimselliği bozulur, hayvanlar gereğinden fazla (indüklenmiş) yüksek enerji maliyetli ara uyanışlar yaparlar. Bu durum, hayvanların enerji depolarını boş yere kullanmasına ve kışı geçiremeden ölmelerine neden olabilir.

Arazi çalışmalarında izlenmesi gereken ilkeler ya da uyulması gereken yazılı kurallar neler?
Her ülkenin, kendine göre hazırladığı ve araştırmacıları yönlendiren rehber kitapları ya da yayınları bulunuyor. Bu yayınlar, tüm dünyada kabul gören düzenlemeleri içeriyor. Hibernasyonla ilgili arazi çalışmalarında izlenecek kurallar, genel olarak omurgalı hayvanlarla çalışmak için belirlenen kuralları kapsıyor.
Biz kendi çalışmalarımızda, benim de üyesi olduğum ASM’nin bir yayınını kullandık. Bu yayın, hayvanların nasıl tutulması, nasıl markalanması, bir yerden başka bir yere ne şekilde taşınması, laboratuvarda hangi koşullarda tutulması gerektiği de dahil olmak üzere bir çok konuda bilgi içeriyor. Bu bilgilere ek olarak, araştırmacının çalışacağı türü çok iyi tanıması ve kendi deneyimleri doğrultusunda belirli kurallar oluşturması gerekiyor. Yapılan çalışmalarda izlenen yol, bir bilimsel yayında açıklanmadığı sürece herhangi bir yetkili tarafından kontrol edilmiyor. Ancak, her araştırmacı, alacağı kararlarda hayvan etiğini göz önünde bulundurmalı. Çünkü çalışma ne boyutta olursa olsun, onların yaşamlarına müdahale etmiş oluyoruz. Bunu da, onlar için en az stres verici şekilde yapmamız gerekiyor.

Kaynak : Bilim ve Teknik Dergisi
TwitterTwitter Takip

Balinaların yaşamı - Balina Çeşitleri ve Özellikleri

Balinalar (Cetacea), memeli hayvanlar sınıfının balinalar, yunuslar ve domuz balıklarını içeren bir takımıdır.

Arktik denizlerde yaşayan en iri ve büyük memeli hayvan. 60 fil veya 350 sığır rahatlıkla içine sığabilir. Ağzını açtığında bir kayıkla tayfalarını rahatlıkla yutabilir. Memeli olup, akciğer solunumu yapmasına rağmen vücudu balığı andırır. Ön üyeleri kürek şeklindedir. Arka üyeleri ise gelişmemiştir. Sert, kılsız ve kaygan derisinin altında 45 cm kalınlıkta bir yağ tabakasına sahiptir. Kemikleri süngerimsi olup, içleri yağla doludur. Balıkların tersine olarak kuyruk yüzgeci yatay ve kemiksizdir. Tuzlu sudan etkilenmemeleri için gözyaşı bezleri koruyucu sıvı bir madde salgılar. Sürü halinde gezerken kendilerine has sesler çıkararak haberleşirler. Bir katil balina aynı anda iki ses çıkarır. Mavi balinalar ise bütün okyanusa yayılan sesler çıkarırlar. Dış kulakları olmamasına rağmen işitme duyuları çok güçlüdür. Koku alma duyusundan mahrum oldukları sanılır. Yavrularını emzirirken yan yatar ve sütü yavrunun ağzına püskürtürler. 15-20 dakika aralıklarla su yüzüne çıkıp, başlarının üzerindeki kapaklı burun delikleri ile nefes alırlar. 1,5 saat su altında kalabilirler. Burun deliklerinden su fışkırtmazlar. Dışarı soludukları ısınmış nemli hava atmosferde yoğunlaştığından fışkıran bir su hortumunu andırır.


Balina çeşitleri:

1. Grönland balinası,
2. katil balina,
3. Kuzey Atlantik balinası
4. kaşalot,
5. denizgergedanı,
6. mavi balina,
7. çatalkuyruklu balina
8. beyaz balina

Dişli ve dişsiz olmak üzere iki alttakımı vardır. Dişsiz balinalar üst çenelerinden uzanan 4-5 metre uzunlukta 400 kadar balina çubuğuna sahiptir. Ağzını açıp plankton, küçük balık ve yumuşakçaları ağız boşluğuna alır. Suyu, kuvvetli dili ile dışarı sızdırırken, besinler iç yüzeyi fırça gibi püsküllü balina çubuklarına takılır. Çubuklu balinaların gırtlağına bir insan yumruğu zor sığar. Yemek borusu daha da dardır. Küçük canlılarla beslenmek zorundadır. Balinaların en büyüğü mavi balinadır. 31 m boyunda 200 ton ağırlıkta olanları vardır. Dişsiz balinalarda iki, dişli balinalarda bir burun deliği bulunur. Burun deliği nefes borusuna, ağız ise yemek borusuna açılır. Yemek borusu ile soluk borusunun hiçbir irtibatı olmadığından, ağızdan alınan suyun akciğerlere kaçma tehlikesi yoktur. Dişli balinaların alt çenede (ispermeçet balinası) veya her iki çenede (katil balina, yunus balığı) avını yakalamaya yarayan aktif dişleri vardır. Atlantik ve Pasifik'te yaşayan katil balinaların boyları 9 metreye kadar ulaşır. Sürü halinde avlanan yırtıcı hayvanlardır. Balinaların en hızlısıdır. Geldiklerini fark eden fok, yunus ve diğer balinalar kaçacak yer ararlar. Ağzı ve boğazı küçük fok ve morsları yutabilecek genişliktedir. Kendilerinden çok iri balinalara saldırıp onları parçalarlar.

Balinalar memeliler arasında en uzun göç eden hayvanlardır. Üreme mevsimlerinde birkaç yüz adedi aşan sürüler halinde görülebilirler. Bununla birlikte daha küçük gruplar halinde ve bazan da tek olarak rastlanırlar. Memeli deniz hayvanları üremede her yönden kara memeli hayvanlarına benzerler. Gebelik zamanı genellikle bir seneye kadar uzayabilir. Fakat bazan bu süre cinslere göre 11-15 ay şeklinde değişir. Büyük balinalar genellikle 5-6'ncı yaşlarından sonra erginlik çağına girerler ve muhtelif senelerde yavrularını doğururlar.

Denizde yaşayan memeli hayvanlardan küçükleri, yazın başlangıcında doğum yapar veya çiftleşirler. Büyük balinalar ise bu faaliyetlerini daha geniş bir zaman (ay) içerisinde gerçekleştirirler. Umumiyetle tek doğururlar, bazan ikiz hatta daha fazla doğurdukları da görülür. Yeni doğan balinanın büyüklüğü yetişkine nazaran oldukça büyüktür. Ana balina 9-10 m boyunda olup, yavru ise 61-165 cm arasında değişir. Büyümeleri çabuk olur. Balina yavrusunun ilk sene, boyu bir kat uzar. 2-3 senede yetişkinlerin boyuna varır. Balinaların ortalama yaşları insanınkine çok yakındır. Bir Fin balinası, 80 yıl kadar yaşar. Yavru balinalar su içine doğururlar. Bunlar hemen yüzmeye başlar. Birkaç aylık süre için ana balinadan süt emerler. Bu süre bazan bir seneye kadar uzayabilir. Emme diğer memeli hayvanlarda olduğu gibidir. Ana balinanın sütü geniş kanallardan akarak süt kanalında tevzi edilir. Yavru balina ana balinanın memelerinden sütü deniz suyuna karıştırmadan emebilmektedir. İspermeçet balinası (Kaşalot) 18 m boyunda 50 ton ağırlıkta olup, okyanus derinliklerinde dev mürekkepbalığı ve ahtapot avlar, köpekbalığı yuttuğu da olur. Bazan yediği mürekkepbalığının gagası sindirim borusuna saplandığında bu yaralı kısımlarda amber birikir. Yanıcı ve güzel kokulu olan bu yağlı madde, gaita (kusuntu) halinde dışarı atılır. Bir zamanlar altın değerinde olan amber, bugün parfüm sanayiinde kokuları sabitleştirici olarak kullanılır.

Tek bir balinadan her biri 300 kg ağırlığında 100 varil yağ çıkarılır. Balina yağı deri sanayiinde, cilt kremi, ruj ve margarin imalinde kıymetli bir gelirdir. Amerika'da hidrojene edilmiş balina yağı sabah kahvaltısında lüks bir margarin olarak kullanılır. Bugün ilaç sanayiinde bile önemli rol oynar. Milimetrenin 400.000'de biri kalınlıkta balina yağı büyük göl ve barajların yüzeyine serpildiğinde buharlaşma ile su kaybı önlenmiş olur. Balina eti kızartıldıktan sonra konserve haline getirildiğinde dana eti lezzetini verir. Japonya'da insanların önemli bir yiyeceğini teşkil ettiği gibi yem sanayiinde de önemli rol oynar. Eti ve kemikleri öğütülerek balina unu haline getirilir. İç organlarından da gübre imal edilir.

Balina avcılığı özel patlayıcı zıpkınlı toplarla donatılmış gemilerle yapılır. Zıpkınlanan yavruyu ana balina ölüm pahasına terk etmez. Saatlerce onu kurtarmaya çalışır. Bazan bilinmeyen sebeplerle balinalar toplu halde kıyılara vurarak intihar ederler. Vücutlarının ağırlığı sebebiyle akciğerleri ezildiğinden havasızlıktan boğulurlar.


Yaşadığı yerler

Sürüler halinde, çoğunlukla soğuk okyanuslarda yaşar.

Özellikleri

30 metre boyunda, 200 ton ağırlıkta olanları vardır. Suda yaşayan sıcak kanlı memelilerdir. Yavrularını doğurur ve sütle beslerler.

Ömrü70-90 yıl.

Çeşitleri

İspermeçet balinası, gagalı balinalar, katil balinalar ile yunuslar dişli balinalardandır. Mavi balina, kambur balina,
Grönland balinası (Kutup balinası), Fin balinası dişsiz, çubuklu balinalardır.
TwitterTwitter Takip

Çiftleşmek için biraraya gelen penguenler

çiftleşmek için 10 bini bir araya geldi. Muhteşem bir görüntü oluştu! İşte onlar...
Doğadaki en sıra dışı görüntülerden biri Antarktika’da gerçekleşti. Fotoğrafta görülen penguen ordusu Güney Georgia’da St Andrew koyunda görüntülendi. Koyda toplanan 10 binden fazla kral penguen, omuz omuza ayakta durarak çiftleşmeye hazırlanıyorlar.

Penguenler için her yıl Ekim ayının ortasından Kasım’ın sonuna kadar olan dönem yumurtalarını bırakma ve kuluçkaya yatma telaşıyla geçiyor.

Penguenlerin yavrularının bakımı konusunda doğada ender görülen eşitliğe sahip olduğu biliniyor. Dişi penguenin her yıl yumurtladığı tek yumurtaya ve yavru penguene nöbetleşe bakıyorlar.



Zuzu, Güney kutup bölgesinde yaşayan kalabalık bir penguen ailesinin en küçük üyelerinden biri. Buz üstünde yaşıyor ve şaşırtıcı bir şekilde hiç üşümüyor. Üstelik onun sıcak bir evi ve soğuk havalarda giydiği kalın giysileri de yok.
Peki Zuzu ısının -88 dereceye kadar düştüğü dondurucu soğuklara nasıl dayanıyor dersiniz?

Zuzu ve diğer penguenlerin vücutlarının altındaki kalın yağ tabakası vücut sıcaklıklarının kaybolmasına engel oluyor. Yana doğru, kısa ve paytak adımlarla yürümeleri ise daha az yorulmalarını sağlıyor. Böylece soğuk hava şartlarına karşı daha çok enerji biriktirebiliyorlar. Ayrıca kümeler halinde ve birbirlerine adeta yapışık bir halde yaşayarak kolayca ısınıyorlar.


Aslında uçamayan bir deniz kuşu türü olan penguenlerin diğer hayvanlardan ayrılan daha pek çok ilginç özellikleri var. Örneğin dişi ve erkek penguenin çiftleşmesi sonucunda dişi penguen yalnızca bir yumurta yumurtluyor. Ardından erkek penguen yumurtanın üzerinde yaklaşık 65 gün boyunca kuluçkaya yatıyor. Bu dönem çok zor bir dönem. Çünkü kuluçka süresi boyunca erkek penguen hiç kıpırdamıyor ve yemek yemiyor. O kuluçkaya yatarken dişi penguen de kısa bir süre sonra yumurtadan çıkacak olan yavruları için besin toplamaya çalışıyor.


Zuzu da diğer arakadaşları gibi yumurtadan çıktıktan sonraki ilk iki ayını anne ve babasının ayakları altında geçirdi. Böylece kalabalık penguen topluluğu içinde annesini ve babasını hiç kaybetmedi. Biraz daha büyüdükten sonra ise annesi ve babasını seslerinden tanımaya başladı. Zuzu anne ve babasının çıkardığı özel sesleri ayırt edemeseydi kolayca kaybolabilirdi.

Yaklaşık 17 ayrı türü bulunan penguenler mürekkep balığı, kabuklu deniz hayvanları ve balık avlayarak beslenirler. Uzun süre açlığa dayanabilirler. Çok iyi yüzücüdürler. Uçamazlar ama kar veya buz üzerinde hızla kayabilirler. Ömürleri 30-35 yıl kadardır. TwitterTwitter Takip

sohbet

Template by - Abdul Munir | Daya Earth Blogger Template